İzmir milletvekili olmaktan onur duyduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, düşmana ilk kurşunun atıldığı, düşmanın denize döküldüğü ve kurtuluştan kuruluşa kadar Cumhuriyet tarihine tanıklık eden kentte yaşamanın, İzmirli olmanın bir ayrıcalık olduğunu ifade etti.
İzmir’i “İzmir Cumhuriyet’tir, İzmir demokrattır, İzmir laiktir, emektir, alın teridir ve İzmir Türkiye’nin en kucaklayıcı kentidir” sözleri ile niteleyen Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin en güzel, sakin kentlerinden biri olan İzmir’in yeri geldiğinde ‘ya istiklal ya ölüm’ dediğini kaydetti.
‘BU DARBE CUMHURİYETİMİZE VE DEMOKRASİMİZE YAPILDI’
Türkiye için 15 Temmuz 2016 tarihinin büyük önem taşıdığın söyleyen Kılıçdaroğlu, “Silahlı Kuvvetler içinde yuvalanmış bir grup bir darbe girişiminde bulundu. İlk tespiti yapmamız gerekiyor. Bu darbe kime yapıldı, bu darbe Cumhuriyetimize ve demokrasimize yapıldı. Bu darbe girişimi, demokratik parlamenter sistemimize karşı yapıldı, demokratik, laik, sosyal hukuk devletimize karşı yapıldı. Cumhuriyet tarihimizin en kanlı darbe girişimidir bu darbe girişimi” ifadelerini kullandı.
‘DERHAL MECLİS’E GİDİNİZ, MECLİS’TE ÇALIŞINIZ, DARBEYİ PÜSKÜRTMEK İÇİN HER TÜRLÜ ÇABAYI GÖSTERİNİZ’
Darbe girişimini İstanbul’da havaalanına inerken öğrendiğini de aktaran Kılıçdaroğlu, “Arkadaşlarıma şu talimatı verdim ‘derhal Meclis’e gidiniz, Meclis’te çalışınız, darbeyi püskürtmek için her türlü çabayı gösteriniz’. Arkadaşlarımız Parlamento’ya gittiler, top sesleri arasında kurşunlar yağarken TBMM sabaha kadar çalışmasını sürdürdü. Milletvekillerimiz Parlamento’yu asla terk etmedi. Çünkü bu Meclis, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Gazi Meclistir. Bu Meclis, Mustafa Kemal’in Meclisidir. Top da tüfek de çalışmaz buraya” diye konuştu.
‘HER TÜRLÜ DARBE VE DİKTAYA KARŞI ÇIKMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ’
Türkiye Cumhuriyeti temellerinin salonlarda değil, cephelerde atıldığını, bu nedenle TBMM’ye Gazi Meclis unvanı verildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, 22 Temmuz 1921’de Polatlı’dan Ankara’ya top sesleri gelirken Meclis’in Kayseri’ye taşınmasının tartışıldığını ancak Milletvekili Diyap Ağa’nın “Biz buraya kaçmaya değil, dövüşerek ölmeye geldik” dediğini hatırlattı.
Kılıçdaroğlu, Diyap Ağa’nın anısını yaşattıklarını ifade ederek, “Bugün Gündoğdu Meydanı’nda yüz binlerce Diyap Ağa var. Çünkü Cumhuriyet kolay kurulmadı, acıyla, gözyaşıyla kurduk Cumhuriyeti. Gazimizle, şehidimizle kurduk. Kanımız var, canımız var temellerinde. O nedenle ordunun içinde yuvalanan bir grup Cumhuriyet’e ve demokrasiye kast edecek, ilk duyduğumuz andan itibaren karşı çıktık. Her türlü darbe ve diktaya karşı çıkmaya da devam edeceğiz” dedi.
‘Osmanlı heveslileri’ne de seslenmek istediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, Osmanlı’da vatandaşlığın olmadığını, herkesin padişahın kulu olduğunu, kimsenin düşüncesini açıklayamadığını, ancak cumhuriyetin “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan her yurttaş özgür vatanın özgür yurttaşlarıdır” dediğini ve bu anlayışla yola çıkıldığını söyledi.
‘KIŞLAYA SİYASETİ SOKARSANIZ DARBELERE ZEMİN HAZIRLARSINIZ’
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz Cumhuriyet’in ayarlarıyla oynamak yerine, kurucu değerlerini güçlendirmek, bunun mücadelesini vermek zorundayız. O nedenle bu darbe demokratik, laik, sosyal hukuk devletine yapılmış bir darbedir. Bu darbe parlamenter sisteme karşı yapılmış bir darbedir. O nedenle biz kimden, nereden gelirse gelsin, tüm darbelere, tüm dikta anlayışlarına karşı çıkıyoruz, çıkmayı da sürdüreceğiz.
‘DEVLETE SIZMADILAR, YERLEŞTİRİLDİLER’
“Yine bu darbe girişimi bize bir şey daha öğretti. Medya özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu öğretti. Gece insanlar demokrasiyi savundularsa özgür medya sayesinde oldu. Ne yapıyorlardı, medyaya baskı yapıyorlardı, gazetecileri hapse atıyorlardı. Bugün medya özgürlüğünün ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Ben de 6 yıl sonra benim vergilerimle çalışan TRT’ye konuk oldum. Bu FETÖ terör örgütü var ya, efendim bunlar devlete sızmışlar deniyor. Devlete sızmadılar, adım adım planlı bir şekilde devlete yerleştirildiler.
“Nasıl oluyor da bunlar Yargıtay’a, Danıştay’a polise, askere nasıl yerleşti? Bu sorunun yanıtını hep beraber bekleyeceğiz. TBMM’de araştırma komisyonu kuruldu, o komisyonun adam gibi çalışmasını bekliyoruz. Sadece devlete yerleşmediler, aynı zamanda halkı bastırmak için devletin kurumlarını sindirmek için yargıyı sopa olarak kullandılar. Türkiye’nin pek çok yerinden örnek vermeyeceğim, sadece İzmir’den örnek vereceğim. Alaçatı, Güzelbahçe ve Büyükşehir Belediyemiz yargılanıyor. O kararı verenler, soruşturmayı başlatanlar şimdi hapisteler.
‘ER VE ERBAŞLARI LİNÇ EDENLERİN DE YARGILANMASI LAZIM’
“Soruyorlar, terör örgütü bunu yaptı FETÖ terör örgütü neden olağanüstü tepki vermiyorsunuz diye belediye başkanlarımıza soruyorlar. Devlet, kinle yönetilmez diye cevap veriyorlar. Biz böyle kabul ediyoruz ve böyle söylüyoruz. Darbeciler yargılanmalı. Kim parlamenter demokratik sistemimize TBMM’ye, siyasal partilere kastetmeye yelteniyorsa yargılanmalıdır. Bu yeter mi? Hayır. Emir komuta zinciri içinde er ve erbaşları linç edenlerin de yargılanması lazım.
“Ne dikta, ne darbe diyoruz. Tam demokrasi istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Ama bir hatırlatmayı da vicdan borcu olarak kabul ediyorum. Darbe girişimine karşı parlamentoda OHAL yetkisi alındı, hiç kimse anayasayı çiğneyip OHAL’i kendi kişisel emelleri için kullanmasın. Hukukun üstünlüğüne hepimizin inanması lazım.
‘KIŞLAYA, CAMİYE, ADLİYEYE SİYASETİN GİRMESİNİ ASLA KABUL ETMİYORUZ’
Darbe girişiminden sonra bir gerçek ortaya çıkmıştır. Laikliğin, seküler sistemin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Çünkü laiklik, din ve vicdan özgürlüğüne, inanca, insana saygı demektir. Laiklik bizi bir arada tutan çimentodur. İnançlarımız farklı olabilir ama biz bir arada, bayrağımızın altında, kendi vatanımızda özgürce yaşayabiliyorsak laiklik sayesindedir. Bu nedenle laiklikle oynamak, dini siyasete alet etmek, kışlaya siyaseti sokmak kabul edebileceğimiz bir uygulama değil. Kışlaya, camiye, adliyeye siyasetin girmesini asla kabul etmiyoruz. Camiye siyaseti sokarsanız vatandaşı ayırırsınız, adliyeye siyaseti sokarsanız adaleti bölersiniz, kışlaya siyaseti sokarsanız darbelere zemin hazırlarsınız.
Devlette liyakat esası olacaksa bilimsel eğitim olması lazım. Yani aklın kullanılması lazım. Aksi halde körü körüne sadakat darbeye zemin hazırlar. Düşünün, profesörü, hakimi var, kaymakamı var, generali var ama bir kişiye itaat ediyorlar, bir kişiden talimat alıyorlar. Onlar akıllarını kiraya vermiş kişilerdir. Oysa biz diyoruz ki Tanrı’nın bize verdiği en güzel şey akıldır ve biz aklımızı kullanmak zorundayız. Bu inancımızın da zorunlu kıldığı bir kuraldır. Bakara suresinin 44. ayetinde ‘Aklınızı kullanmıyor musunuz?’ der Yüce Yaradan. Aklımızı kullanacağız, bilimsel eğitimden yana olacağız. Elin oğlu uzaya araç gönderiyor, biz darbeyi konuşuyoruz. Bizden de bilim insanları çıkmalı. Biz de laik, bilimsel eğitimden yana tavır koymalıyız. Körü körüne bir insana sadakat olmaz. Sadakatin yolu, hukuka sadakattir, cumhuriyete sadakattir. Eğer bunu yapabilirsek Türkiye’yi darbelerden arındırmış oluruz.”